Herbalizm Ve Zoofarmakognozi
Şifalı bitkiler , insanoğlunun kullandığı ilk ilaç formuydu ve dünyanın pek çok yerinde hala sağlık sisteminin bir parçasını oluşturmaktadır. Şifalı bitkilerin kullanımıyla ilgili yüzyıllardır toplanan pek çok ampirik kanıt vardır ve geçen yüzyılda pek çoğunun klinik kullanımı kanıtlanmıştır. Bildiğiniz gibi bitki preparatları ve aromaterapi aslında Fitoterapinin konusu içerisine girer. Yani birbirlerinin ayrılmaz parçaları olup, bilimsel çalışmalarda, araştırmalarda kullanılırlar.
Peki hayvanlar için bitkilerin kullanımı etkili midir ? güvenli midir ? Hayvanlar alemi bu soruya aslında kendisi cevap veriyor çünkü bizden çok daha uzun süredir kendilerini iyileştirmek ve sağlık sorunlarıyla başa çıkmak için doğal ortamlarında bulunan bitkileri kullanıyorlar.
Zoofarmakognozi dediğimiz şey ise tam da budur. Yani kendi kendine seçim, kendi kendine ilaç verme durumudur. Gözlemsel zoofarmakognozi çok uzun bir geçmişe sahip olmasına rağmen, bilim adamları tarafından 1980 lerde incelenmeye başlanmıştır. Bu keşiflerin çoğu , şempanzeler üzerine araştırma yapan bilim adamları tarafından olmuştur. Özellikle parazit sorunu olan şempanzelerin belli bitki yapraklarını seçtikleri görülmüş. Aslında bu yaprağın oldukça zehirli olması ancak primatların bitkiyi kullanırken çok iyi doz ayarlaması yaptıklarını keşfedilmiştir.
Tabii ki sadece primatlar değil, aynı şekilde arılarında kovanlarını enfeksiyondan uzak tutmaya yardımcı olması için antiseptik ağaç reçinelerini seçtikleri gözlemlenmiştir. Karıncalarda aynı şeyi yapıyor. Ayılar ve geyikler dahil bir çok hayvan yaralandıkları zaman üzerinde yuvarlandıkları otları rastgele seçmiyorlar. Bu birbirinden farklı otları yaralarına macun yapmak için kullanıyorlar.
Peki sadece bir besin maddesi olarak kullanmadıklarından ya da rastgele bir seçim olmadığından nasıl emin olabiliriz? Bu durum hala potansiyel bir tehlike arz etmiyor mu ?
Zoofarmakognozistler bu çekinceleri ortadan kaldırmak için bir takım kriterler kullanmaktalar.
- Seçilen bitki, o hayvanın diyetinin düzenli bir bölümünü oluşturmamalıdır.
- Seçilen bitki, o hayvana önemli bir besin değeri sağlamamalıdır. ( Yani besin takviyesi olarak seçilmemiş olmalı)
- Seçilen bitki, hayvanın sağlığının bozulmasına yatkın olduğu zamanlarda örneğin parazit enfeksiyonlarının en yoğun görüldüğü yağmurlu zamanlarda kullanılmalıdır.
- O hayvanın grubu içindeki diğer hayvanlarda aynı bitkiyi tüketmemelidir.
Hem kuşlar hem de memelilerin meyveler fermente olduktan sonraki zamanda gelerek bunları tüketmeleri de kendi kendilerine nasıl bir seçim içerisinde olduklarının kanıtı gibidir.
Buraya kadar hepsi tabiatın güzelliği. Ancak bir de aynı tabiatın katılığı ve kendini koruma kısmı var. Konu olan evcil dostalarımız olduğunda, vahşi doğadaki canlılardan daha savunmasız oldukları gerçeğini unutmamak gerekir. Ülkemizde olmasa da dünyada pek çok zehir danışma hattı bulunmakta. Basit sanılan ev bitkileri sebebiyle her gün pek çok canlı hayatını kaybetmektedir. Çünkü bitkilerin kimyalarının olmasının da sebepleri vardır. Bitkiler varlıklarını sürdürebilmek için, birbirleriyle ve etraflarındaki zararlı haşerelerle mücadele halindelerdir. Kendilerini korumak için uçucu yağlar üretirler.
Bu sebepledir ki ister Batı bitkisi , ister Çin bitkisi olsun son derece güçlü olabilirler. Ancak güvenli olmaları konusu tamamen keyfi ve bilgisiz uygulamalardan kaçınılmasına bağlıdır.
Sağlıkla kalın.
B.N.B